Dünyada deprem gerçeğiyle yüz yüze birçok ülke vardır. Bu ülkelerin depreme ne kadar hazır oldukları deprem sonrası kaybedilenlere bakıldığında anlaşılmaktadır. Bu doğa olayını, gerekli önlemleri alan ülkeler çok az kayıpla atlata bilmektedir. Ülkemizin bir deprem ülkesi olduğunu gerek bilimsel çalışmalar gerekse yaşadığımız deneyimler açıkça ortaya koymaktadır. Fakat bu konuda üzerimize düşen sorumlulukları ne kadar yerine getirdiğimiz konusunda kafalarda oldukça soru işareti vardır. Bir müteahhitin ekonomik kaygıları, bir mühendisin işine özen göstermemesi, belki de bir apartman yöneticisinin binasının dış cephe rengine veya ısı yalıtımına verdiği önemi binanın deprem güvenliğiyle ilgili bir çalışmaya vermemesi gibi birçok neden deprem karşısında bizi güçsüz bırakmaktadır.
Deprem mühendisliği konusundaki bilimsel çalışmalar; yeni teknikler ve yönetmeliklerle mühendislerin karşısına çıkmaktadır. Her yeni yönetmelik bir öncekine göre daha ağır kuralları beraberinde getirmektedir. Ülkemizde son olarak 2007 yılında yeni bir deprem yönetmeliği yayımlanmıştır.. Bu yönetmeliğin ana ilkesi; hafif şiddetteki depremlerde yapının herhangi bir hasar görmemesi, orta şiddetteki depremlerde yapıda oluşabilecek hasarın sınırlı ve onarılabilir düzeyde kalması, şiddetli depremlerde ise can güvenliğinin sağlanması amacı ile kalıcı yapısal hasar oluşumunun sınırlanmasıdır. Bu ilke ve arkasındaki kurallar; mühendislerin, yapının tasarım ve uygulama aşamalarında özenli olması konusunu vurgulamaktadır. Ayrıca bu yönetmelik öncekilerden farklı olarak mevcut yapıların deprem güvenliğinin incelenmesi ile ilgili bir bölümü de kapsamaktadır. Eklenen bu bölümde mevcut bir yapının deprem etkisindeki davranışı performans seviyeleriyle tanımlanmakta ve binanın güçlendirme ihtiyacının olup olmadığı, varsa ne düzeyde olduğu daha anlaşılır bir biçimde ortaya konulmaktadır.
Ülkemizde mevcut yapıların büyük bir bölümünün bugünkü şartlara hatta inşa edildikleri tarihteki şartlara uygun yapılmamış olması, çevresel etkenler ya da yaşanılan depremlere bağlı taşıma gücü kayıpları (yorgun ve yıpranmış yapılar) nedeniyle ayrıntılı olarak incelenmesi, gerekiyorsa onarılması veya güçlendirilmesi gerekmektedir.